Bir sabah uyanmışsın: Göbeklitepe
Bir sabah uyanmışsın, Göbeklitepe’desin,
Kalabalığa ait konuşma sesleri ve hala süren inşaata dair tiz sesler uyandırıvermiş seni. Gözlerini açar açmaz muhteşem bir gün doğumu manzarası eşliğinde Göbeklitepe (ya da Göbekli Tepe) Bilim Merkezi’nin ana binasını görüyorsun. Gözlerine inanamıyorsun çünkü M.Ö.10.000.ler civarındasın. Bu kadar insanın belki ilk kez bir araya gelebildiği tarihin kalbindesin. Göbeklitepe gün doğumunda daha bir güzel. Heyecanla ana binaya doğru ilerliyorsun. Bir tarafında boyları 5 m yüksekliğini bulan taşları yerlerinden alıp, taşıyan vinç sistemini kullanan insanlar (belli ki devam eden bir inşaat var) Diğer tarafta taşlara şekil veren heykel sanatçıları, öteki tarafta ise sohbet eden gruplar var.
4 tane yapı grubunun yer aldığı alana doğru ilerliyorsun. Bu yapıların hepsi dairesel plana sahip. Birkaç tanesinin inşaatı halen devam ediyor. Bir tanesi ise diğerlerinden biraz daha farklı. İlk onu keşfetmek istiyorsun ve ona doğru ilerliyorsun. Bu yapı (günümüzde C ismi verilen yapı) 11 m. çapında açık bir orta alana sahip. Bu orta alan daire şeklinde ve çevresi kalın iç duvarlarla örülmüş. Kalın duvar örgülerinin arasına dikilmiş sütunlar mevcut. Bu iç duvarla 2.dairesel iç duvar arasında bir koridor daha oluşturulmuş. 2.iç duvarın çapı yaklaşık olarak 17m.ve 1.iç duvarda görülen ara sütunlar burada da mevcut. 2. İç duvardaki kolonlar 8 tane. Yapının kalbi olarak nitelendireceğimiz merkeze doğru hizalanmış 2 tane karşılıklı dikili taş görüyorsun. Bu dikilitaşlar ‘T’ şeklinde ve devasa uzunluktalar. (5,5 m) Kireç taşına mükemmel şekil verilerek yapılmış bu heykeller inanılmazlar. Daha yakınına yaklaştığında üzerinde bulunan el figürlerini ve insana ait bazı detayları görebiliyorsun. Sanki yan duran bir insanı canlandırmış bu dikilitaşlar (Bir insanın tek boyutlu hali gibi). Ortada yer alan bu sütunların tabanı mükemmel bir işçilikle hazırlanmış ve sütunların içerilerine yerleştirilebilmeleri için özenle oyulmuş. Fark ediyorsun ki ‘T’ şekilli sütunlar çevre duvarlara daha yakın olarak konumlandırılmış. Yapının tam merkezi özellikle açıkta bırakılmış. Bu sütunların merkeze olan uzaklıkları ise şaşırtıcı şekilde aynı. Gördüğün neredeyse bütün kolonların üzerinde bazı figürler mevcut. Burada yaşayan insanlar çok iyi gözlemciler ve çok iyi sanatçılar aynı zamanda. Etraflarında sıklıkla gördükleri canlıları bu değer verdikleri yapının sütunlarına tek tek oyarak, işlemişler. Yapıların içinde insanların oturmak ya da gerektiğinde tezgah olarak kullandıklarını düşündüğün 1,6 m. yüksekliğinde olan, dairesel iç duvar boyunca devam eden bir yapı elemanı var. Bu yapı elemanı giriş kapısında kesintiye uğramış ancak iç koridor boyunca devam etmiş.
Burada yaşayan insanlar bir araya gelip evrenin sırrını çözmeye çalışıyorlar. Yaşamı ve ölümü anlamaya çalışıyorlar. Neden ve Nasıl sorularına yanıt bulmak istiyorlar. Yapılara dairesel şekil veriyorlar çünkü daire insanları bir araya toplamak için kullanılabilecek en güzel şekildir. Bu dönemde insanlar arasında bir statü farkı da olmadığından aralarındaki farkı vurgulayacak özel kenar veya köşe ihtiyaçları da yok. Ya da basitçe mimari olarak köşe inşa etmeyi henüz bilmiyorlardır kim bilir. Belki de neyi bilip bilmediklerini tahmin edemediğimiz neolitik dönem insanı bizden daha fazlasını biliyordur ve bu daire onların evrenleridir. Tıpkı Dünya gibi bu yapıya hayat verirken Dünya da olduğu gibi bir merkez ve kabuk düşünceleri vardır. Yapının merkezine 2 tane ‘T’ biçimli sütunu yerleştirirken hayat veren insanları tasvir etmişlerdir belki. Bir kadın ve bir erkek figürü koymuşlardır Dünya’nın ya da dünyalarının kalbine. Yapının dış koridor duvarı, kabuğu ise bizim yaşadığımız Dünya katmanını gösteriyordur belki de. Üzerlerinde yer alan canlılar o dönemde, etrafta yaşayan canlıları ve dış duvar örmesi aralarına yerleştirilen sütunlarda biz diğer insanları simgeliyordur.
Bizim hala bilmediklerimizi ve öğrenmeye çalıştıklarımızı onlar da o dönemlerde kurdukları bu bilim merkezinde öğrenmeye çalışıyorlardır belki de.
Günümüzde bizler de bizim için değerli olan bilim merkezlerini, üniversite yapılarını özel bir mimari konsept ile tasarlıyoruz. Neolitik dönemde yaşayan insanlarda bir araya gelip, sosyalleşecekleri, sorgulayacakları, sorularına cevaplar bulmak için deneyler yapacakları alanları özel olarak tasarlamış olabilirler. Göbeklitepe’nin mimarisine baktığımızda bu alanın tesadüf olarak oluşturulmadığını, gayet planlı ve sürekli olarak inşa edildiğini, mimarlarının her bir dokunuş ile hayatlarına dair farklı şeyler yansıtmaya çalıştıklarını görüyoruz. Tıpkı bizim üniversitelerimizde yaptığımız gibi.
Her geçen yıl büyük bir emek ile yapımını devam ettirdikleri bu alan neden bir bilim merkezi olmasın ki?
Belki de o dönemde kadınların ve diğer dişi canlıların doğurganlıklarını etkileyen bir salgın vardı. İnsanlar yaşamın devamını sağlamak için ve ölümlerin nedenini anlamak, önüne geçmek için yapılar inşa ettiler. Bu bakış açılarını da yapılarının mimarileriyle anlatmak istediler. Bu yapılar belki de birer derslik olarak kullandılar. Bilim insanları bu derslik etrafında toplanarak, bütün bu olanları sorgulayıp hep birlikte çözüm bulmaya çalıştılar. Bu kadın ve erkeği tasvir eden sütunların ortasını sütunlar ile tanımlayıp, boş bıraktılar çünkü araştırmalar için uygulamalar burada gerçekleştirildi ya da topluluğa hitap edenler buraya çıkıp, hitap ettiler. Neden olmasın?
Sen bütün bu soruları soracak birini bulmaya çalışırken, gözlerini bir açmışsın günümüzdesin.
İnsanların çoğu çalışıp eve gelme rutininin bir parçası olmuş. Etraflarındaki detayları göremeyecek kadar meşguller. Hayatı merak edecek ya da sorgulayacak zamanları yok çünkü devamını sağlamalarını gerektiren bir düzen var. Bu düzen onlara sorgulamak için zaman vermiyor. Sadece kabul etmek ve kabul ettikleri üzerinden kaosların parçası olmaları konusunda onlara zaman tanıyor.
Günümüze hoş geldin.
*Mezopotamya bölgesinde yer alan ve dünyanın en eski Megalitik yapı grubu olarak bilinen Göbeklitepe, 2018 yılında UNESCO tarafından Dünya Kalıcı Miras Listesine alınmıştır.
Bir zamanlar Çatalhöyük’tesin isimli çalışmamı okumak için, tıklayın
***İçerik ve kurgu yazara aittir.
*Yukarıda okumuş olduğunuz yazıda yer alan mimari veriler gerçek ölçümlere dayalıdır ancak hikaye olan kısım yazar tarafından duruma farklı bir bakış açısı getirmek için kurgulanmıştır. Bilimsel bir çalışma değildir.
*Görseller altında belirtilen kaynaklardan alıntıdır.
*Mimari veriler için kullanılan kaynaklar;
- Gil Haklay & Avi Gopher. Geometry and Architectural Planning at Göbekli Tepe,
Turkey. Cambridge Archaeological Journal , Volume 30 , Issue 2 , May 2020 , pp. 343 – 357 - Atlıhan Onat KARACALI, Nur URFALIOĞLU. An Evaluation of Restitutions Prepared for the Architecture of the Neolithic Site of Göbeklitepe and a Proposition. Göbeklitepe Neolitik Alanı Mimarisi İçin Hazırlanmış Restitüsyonlar Üzerine
Bir Değerlendirme ve Bir Öneri. ARTICLE MEGARON 2019;14(1):63-73 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.60362